Azerbaycan Haberleri

Almanya’daki Azerbaycan’ı anlatan çok ilginç bir film

Almanya’nın ARD Mediathek & Das Erste kanalı, Azerbaycan’la ilgili gerçek olaylara dayanan ilk siyasi filmi “Uçurumda” (Am Abgrund) yayınladı. Filmin hemen ardından Azerbaycan’ı konu alan uzun bir belgesel film gösterildi. Film hakkındaki izlenimlerimi spoiler vermeden yazacağım. Ama önce çok ilginç bir belgeselden ve sonrasında izlenimlerimden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle belgesel filmin konusuna değinelim: Toplum TV çalışanlarının tutuklanmasını ve ofislerinin kapatılmasını editör Khadija İsmayil’in o çok önemli belgeselde yer almasıyla ilişkilendiririm. Bana göre otoriter rejim de Hatice İsmail’e bu şekilde karşılık verdi. Belki yanılıyorum ama Hatice İsmayıl’ın Toplum TV’yi kapattığı için aldığı cezayla hem o filmin hem de belgeselin bir ilgisi olduğunu kesinlikle düşünüyorum. Daha sonra tam olarak belli olacak, bu benim ilk izlenimim. Hatice İsmayil’le sosyal ilişkilerimiz ne kadar kötü olursa olsun, onun siyasi faaliyetlerinde övgüye değer koşulları göz ardı edemeyiz. Eti yiyin, kemiğini atmayın!

Belgesel filme gelince: Belgesel film, Alman medyasında Azerbaycan’la ilgili gördüğüm en detaylı, en yansıtıcı ve en cesur çalışmaydı, Alman kamu kanalında üç saat boyunca Azerbaycan gerçekleri anlatılmıştı. Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? İlk kez böyle bir konu, yani açığa çıkan siyasi yolsuzluk ağı da dahil olmak üzere tartışıldı. Hatice İsmayıl dışındakilerin hepsi Alman politikacılar, araştırmacılar ve Azerbaycan’la ekonomik işbirliği ilişkileri kuran Almanlardı. Belgeselde Milletvekili Frank Swabe, seçim sırasında gördüklerinden yola çıkarak Azerbaycan’da Avrupa siyasetindeki yozlaşmanın kısa tarihini anlattı. O dönemde Strasser’e yönelik saldırılar da dahil olmak üzere AKPM’nin “Azerbaycan’da siyasi tutuklu yoktur” kararının nasıl üretildiği gösterildi. Aynı zamanda AB ve Alman dış politikasının gerçek özünün ne olduğu da gösterildi: “Doğal hammadde politikası güç politikasıdır” ve Batı, enerji ve hammadde uğruna insan haklarını hiçe sayıyor. Diyeceğim o ki, eğer kendi politikacılarının yolsuzluğunu Batı demokrasisine bir tehdit olarak görmeselerdi belki bu iki şey yaşanmayacaktı.

Sitelerin toplanması


Gelelim uzun metrajlı filme. Film, bir gazetecinin başkan ve başkan yardımcısına cesur bir soru sormasıyla hemen ortadan kaldırılarak polise götürülmesiyle başlıyor. İlham Aliyev ve Mehriban Aliyeva’yı tasvir eden görsellerin ilginç bir şekilde seçildiğini söyleyeceğim: Estetik, modaya uygun ve yaşından genç görünen başkan yardımcısı ve estetik olmayan, doğal olarak eşinden daha yaşlı görünen başkan. Dışarıdan öyle görünüyorlar, gözlerimiz alışkın :)) Filmde Alman milletvekillerinden Samad Seyidov’a kadar siyasi entrikalara bulaşan herkes yer alıyor. Seyidov’un karakterinin aptallığının doğru bir şekilde yansıtıldığını söyleyeceğim. Sonuçta Avrupalıların en iyi tanıdığı Azerbaycanlı siyasetçi Samad Seyidov oturdu, yedi, içti, ilişki kurdu. Filmin içeriğine gelince: Uzun metrajlı film, otoriter hükümetin Avrupalı ​​siyasetçileri nasıl yozlaştırdığını ve Avrupa demokrasisini tehlikeye attığını, ayrıca Batı’nın doğal hammaddeler ve alternatif enerji uğruna otoriter rejimle nasıl işbirliği yaptığını gösteriyor. Filmin öne çıkan özelliği bakır, kobalt ve lityum gibi doğal hammaddelerin Karabağ’dan Avrupa’ya devlet politikası adına ihracatının sunulmasıydı. Yani o topraklar hem Avrupa hem de rejim için sadece hammadde deposuydu ve sizin gibiler için “ölü topraklardı”. Türkçe, Almanca, İngilizce vb. Firmaların Karabağ’da değerli demir ve metalleri işledikleri ortaya çıktı.

Filmde, yolsuzluk entrikalarından Avrupalıların enerji sömürüsüne, gizli kamera seks videolarından rakipleri vurmaya, tehditlere kadar Azerbaycan’la ilgili aklınıza gelebilecek her türlü siyasi ve insan hakları konusu ele alınıyor.

Filmi özellikle belgeselini izlemenizi tavsiye ederim.

Not: Hatırlarsınız; Almanya’nın “Azerbaycan Bağlantısı” dosyasında merhum Alman milletvekili Karin Strenz yer alıyordu. Azerbaycan’dan Federal Meclis’e akan ilk para kapısıydı. Yani bir zamanlar bu entrikada rol oynayan bir kadın, tıpkı Güler Ahmedova’nın bavulla para taşıması rolü gibi. Vakanın ortaya çıkmasının ardından aynı Karin Strenz, Küba’daki tatilinden dönerken uçakta gizemli bir şekilde öldü. O haberi okuduğum gün bu kadının kesin olarak öldürüldüğü aklıma geldi. Çünkü o dönemde Alman medyası dehşete düşmüştü ve zayıf halka Karin Strenz’di. Eğer baskılara direnip sesini yükseltmeseydi, tüm siyasi yolsuzluk ağı açığa çıkacaktı ki bu hem AKPM hem de Federal Meclis tarihindeki en utanç verici olay olacaktı. Bugün aynı filmde Karin Strange’in karakteri Havana’dan dönerken uçakta zehirlenerek hayatını kaybetmişti. Yani o zaman düşüncelerimde haklıydım. Bu arada, Azerbaycan’ın otoriter hükümeti Avrupalı ​​politikacılara rejim lehine lobi çalışmaları için 21 milyon Euro harcadı.

Nurlana Celil

Azerbaycan Haberleri

Bənzər məqalələr

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Başa dön tuşu