Gündem

Metin Uca’dan Mahir Ünal’a: Zübük arkadaşa soruyorum

Halk TV’de yayınlanan Serhan Asker‘in sunduğu Görkemli Hatıralar programının bu haftaki konuklarından biri sunucu Metin Uca oldu. Asker’in “En son hangi filmi izledin?” sorusunu yanıtladı. Uca, “Çoğunluğun izleyemediği bir film ben de zor bela evde buldum izledim. Çünkü sinemada ya da televizyonda göstermiyorlar. Kemal Sunal’ın muhteşem filmleri var ama gösterilmeyen bir tanesi var: Zübük. Tavsiye ediyorum. Hepiniz izleyin. Televizyonlar göstermiyor” dedi.

“Benim okuma sevgisini ilk öğrendiğim kişi tabii ki değerli yazarımız, onun Zübük’ünü okuduğumda bunun sinemaya bu kadar güzel uyarlanabileceğini tahmin etmiyordum” diyen Uca sözlerine şöyle devam etti:

Çünkü Zübük duruma göre konumlanan ve her forma girebilen kişidir. Siz aslında bu filmi her gün izliyorsunuz bence ana haber bültenlerinde ama oyuncu olarak olağanüstü gücüyle izlenmesi çok önemli. Ben onu izleyemedim. Çok kısa bir Zübük öyküsü: Mahir olan birtakım arkadaşlar var ve birden ortaya çıkıp dediler ki ‘dilimiz öyle bir değiştirildi ki biz kültürümüzden uzaklaştık.’ İki gün önce durup dururken Türk dilinin ne yıldönümü ne başka bir şey. Bu niye Zübük’lüktür biliyor musunuz? Çünkü bu Zübük aynı zamanda bilir ki 8. yüzyıl ile 12. yüzyıl arasında eski Türkçe diye bir Türkçe vardır. Yazıtlarda. Eğer Moğolistan’a giderseniz görürsünüz. Orada Türkçe sözcükler var. Türk sözcüğünü orada gittim gördüm. Hadi bunu geçtim. Biz Arap değiliz ki ertesi gün sözcükler değiştiğinde yepyeni bir şeyle karşılaşalım. Ve Çin ile Japonya örneğini veriyor. Onlar herhangi bir dini etki altında tüm yaşamı zorla değiştirip on binlerce kişiyi katlederek din değiştirmediler.

‘7 yıldan önce yeni harfleri öğretemezsiniz’

Varsayım bunu da kabul ettim. Ama kabule demediğim bir yer var. Ama kabul edemediğim bir yer var: 1928 yılında Mustafa Kemal Atatürk, hani iki ayyaş, sarhoş denilen masası var ya o masada aslında çok mütevazi devrim ateşinin yakıldığı ve hayatın değiştiği bir masa o. O masada kararlar alıyor. Cephanelik sandıklarında kitap taşırken notlarını aldığı Latin harfleriyle o günlerden kurduğu bir Türkiye hayali var. O harfleri not almış ve harfler üzerinde çalışmış. Ama kendisine şunu demişler, ‘Böyle bir değişiklik 7 yıl sürer, 7 yıldan önce siz asla yeni harfleri öğretemezsiniz.’

Akşam sofrada ve Zeki Üngör de var. Diyor ki ‘Bir şey yapmamız lazım. Bunu hızlandırmamız lazım.’ O sırada Zeki Üngör piyanonun başında Hicaz makamında bir şeyler çalarken Mustafa Kemal yanında da dil bilimciler var. Ağzından şu cümleler çıkıyor: A-e-ı-i-o-ö-u-ü.

Harfler Marşı

Hicaz makamında bir parçada ilk sekiz sesli harfimizi ardından da sessiz harfleri sıralayıp bir parça hazırlıyor. O parça da hazırlanırken Zeki Üngör masadan kalktıktan sonra o parçayı nota haline bando şefine gönderiyor. Bando ne derseniz? Melih Gökçek’in bozduğu şekilsiz Ankara meydanından söz etmiyorum. Eskiden orada bir Kızılay binası vardı onun önünde her gün saat 15.00’te bando çalıyor. O bandonun çaldığı yere 6-7 tane de çocuğa elden not halinde de iletiyorlar. O gece boyunca o çocuklar o şarkıyı çalışıyor. Saat 16.00 gibi Mustafa Kemal Atatürk oraya geldiğinde bando bu şarkıyı çalmaya başlıyor. Mustafa Kemal heyecanla aranızda bilen var mı deyince Zeki Üngör’ün hazırlattığı o 8 genç ‘biz biliyoruz’ diyorlar. Ve parçayı söylemeye başlıyorlar. Harfler marşıdır. Bu harfler marşı sayesinde 7 yıl sürecek denen bu devrim tam 6 ayda tamamlanıyor. 6 ayda. Şimdi ben o Zübük arkadaşa sormak istiyorum. Yüzde 96 kadın okuma oranı olmayan yüzde 80’lerde erkeklerin okuma bilmediği bir ülkede nasıl olmuş da acaba bizi geçmişimizden koparmışlar.

‘Zübük filmini yeniden izlemenizi tavsiye ediyorum’

Ve Atatürk’ün bu devrimci ruhu sadece Hicaz makamında bir parçayla altı buçuk yıl öne çekilen bir devrimi gerçekleştiren bir adam bizi bizden koparmaya çalışmış mıdır? Dilimizden, kültürümüzden uzaklaştırmaya çalışmış mıdır? O nedenle Zübük filmini yeniden izlemenizi tavsiye ediyorum.

Ne olmuştu?

Dün AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, sosyal medya hesabından Harf Devrimi’ni eleştirdi ve büyük topladı.

Ünal, bazı edebiyatçılardan alıntılar yaparak Harf Devrimi’ne ilişkin şunları yazdı:

Bir kitap fuarında gençlerle yaptığımız “ Bir Kitap Okudum” etkinliğinin siyasi bir yönü olamaz. Bir ferdi olmaktan gurur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir dönem uygulamalarına ilişkin Cemil Meriç’in bir tespitini bile değerlendirmemize tahammülleri yok.

Buyurun o halde diğer değerlendirmeleri de paylaşalım.

“Türkçe, Atatürk döneminde değil İsmet İnönü döneminde güdük, sığ bir dil hâline getirilmiştir. Atatürk, kurultaylara öncülük etse de dilin bir çıkmaza girdiğini fark ederek bu büyük hatadan dönmüştür.”

Nihad Sami Banarlı

“Bu yanlış şiddetli bir şekilde 10 yıl sürdü; gençlerde çok hasar yaptı. İsmet Paşa zamanında bir seçkinler oligarşisi oluştu Türkiye’de. Türkiye’de ilericilik kültür bazında konuşulur halbuki ilericilik iktisat bazındadır.”

Attilâ İlhan, 2004 Yarın Dergisi, Söyleşi

“Bundan sonra Türk kütüphânelerini yakmaya lüzum kalmamıştır. Çünkü harf inkılâbıyla bu hazineler örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Ancak çok yaşlı hocalar ve ihtiyarlar, onları okumak lüzûmunu hissedecektir.”

Arnold J. Toynbee

“Latin harflerini aldığımız anda 400 bin el yazma, 200 bin basma kitaptan
vazgeçtiğimizin korkunç hovardalığını da hesaba katmıyoruz. ‘Devrimdir boru değil,
pahalı ödenir’ diyenlere hayran hayran bakarak… Susuyoruz.”

Kemal Tahir

Kaynak – HALKTV.com
“24 saat”

Bənzər məqalələr

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Başa dön tuşu