Türkiye, minik Narin’in katledilmesinin acısını yaşarken, çocuklara yönelik suçlar yıllardır kanayan yara olmayı sürdürüyor. Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Tavşantepe Mahallesi’nde Narin’in başına gelenler, gözleri; erken yaşta evlendirilen, istismar ve cinayet kurbanı çocukların yanı sıra terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocuklara da çevirdi. Terör örgütü tarafından kaçırılan çocuklarına kavuşmak isteyen ailelerin, 3 Eylül 2019’da HDP il binası önünde başlattığı oturma eylemi, 5. yılına girerken, kaçırılan çocukların akıbeti ise halen belirsizliğini koruyor. Teröristlerin elinde rehin tutulan çocukların yanı sıra erken yaşta veya zorla evlendirilen kız çocukları ile artan akran şiddeti de toplumun kanayan yarası olmaya devam ediyor.
66 BİN KEZ UTANDIK
Türkiye’de şiddet ve istismar en önemli sorunların başında gelirken, bu durum; Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 2023 raporu verilerinden de yansıyor. Çocukların cinsel istismarı suçu ile ilgili gelen dosya sayısının 66 bin 138 olarak dikkat çekerken, yıllara göre çocuklara yönelik istismar suçu dosya sayısında da artış söz konusu. Uzmanlar ise yaşanan dramın nedenlerini yorumlarken, doğudaki feodal yapının bir türlü çözülemediğini söylüyorlar…
UNUTMA HUYUMUZ VAR
Doç. Dr. Mehmet Güngör (Sosyolog ve Antropolog)
“Yüzyıllardır Güneydoğu ve doğuda feodalite hakim. Bu yapı çocukların geleceğini yok ediyor, temel hak ve özgürlükler hiçe sayılıyor. Bu çağ dışı uygulamalar için, hukuki önlemler almak gerekir. Narin olayında da, herkes konuşuyor şu an ama toplum olarak unutma huyumuz var. İstismar son yıllarda olağanlaştırıldı. Türkiye’de 10-19 yaş arasında doğum yapan kız çocuklarının sayısı 1 milyon 755 bin. Narin’in neden öldürüldüğü sorusu yanıt bulmalı. Narin’in arkadaşları günlerdir neler yaşıyor, bunları da bilmek gerekir. O feodalitenin içindeler, nelere şahit oluyorlar, psikolojileri nasıl? Toplum olarak çözmemiz gereken büyük bir sorun söz konusu.”
Bilge Aygün (Psikolog)
“Çocukların istismar edilmesi veya katledilmesi söz konusu olduğunda aile yapısındaki bozulma göze çarpıyor. Çocuğunu koruyamayan ebeveynler, çocuklarını yetiştirirken yasayı temsil görevini yerine getiremiyor ve muhtemelen sınırlar belirlenemiyor. Yasak ve durdurucu işlev yeterli bir biçimde ortaya konamıyor. Çocuklar için güvenli ortamın oluşması için yasaklar olmalı, sınırlar olmalı ve dürtüye durdurucu işlev olmalı. Aile yapısını, insanların birbirlerine karşı tavırlarını olumsuz gösteren tüm uyaranların medyadan kaldırılması da bana göre bir tedbirdir. Adli vakaların toplumun normaliymiş gibi gösterilmesi de benzer bir yozlaşmayı körüklüyor.”
KÖY HALKI DA SUÇLU
Elda Tatlı (Pedagog)
“Türkiye’de çocuk olmak zor. Masum ve savunmasız olan çocuklar maalesef en yakınlarındaki tarafından istismara, zulme maruz kalabilir. İhmal ve istismar bu kadar yakından gelince, çocukları korumak daha zor bir hal alır. Her çocuğun okulda güvenebildiği bir öğretmeni olmalıdır, çocuklarımıza ihmal ve istismar karşısında susmamaları gerektiği algısı okullarda kazandırılmalıdır. Narin’in ölümü, bireysel bir suç değildir. Bu cinayete tanıklık eden ve susan köy halkı da bu suçun ortaklarıdır.”
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR
Öte yandan Türkiye’de 18 yaşından küçükler son bir yılda 537 bin 583 olaya karışırken, bu çocukların yüzde 39.8’i yaralama suçuna bulaştı. Bir yıllık verilere göre suça sürüklenen çocukların yüzde 39.8’i yaralama olayına karışırken, suça sürüklenme nedeni ile güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların yüzde 39.8’u yaralama, yüzde 20.8’i hırsızlık, yüzde 7.7’si pasaport kanununa muhalefet, yüzde 4.9’una uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 4’üne ise tehdit suçları isnat edildi.
[email protected]