Gündem

‘Çök-kapan-tutun yapmam gerekiyordu ama…’ | Bazılarımız neden deprem anında donabiliyor?

Türkiye bir deprem ülkesi. Gece 04.08’de Düzce’de yaşanan 5.9 büyüklüğündeki depremle Türkiye bu gerçeği bir kere daha yakından hissetti. Çok değil, daha 12 Kasım’da ‘çök-kapan-tutun’ hareketinin uygulanmasıyla ülke çapında bir deprem tatbikatı gerçekleştirildi. AFAD tarafından düzenlenen tatbikat için seçilen 12 Kasım tarihi ise yine Düzce’de 1999 yılında yaşanan depremin yıldönümüydü.

Tatbikatlar, deprem anında ve sonrasında neler yapacağımız konusunda bilinçlenmemiz açısından büyük önem taşıyor. Her ne kadar ‘çök-kapan-tutun’ hareketi zihinlerimizde çok taze olsa da birçok kişi deprem anında donakaldıklarını ifade ediyor. “Hemen ‘çök-kapan-tutun’ yapmam gerekiyordu ancak donduğum için yerimden kıpırdayamadım” diyenlerin sayısı hiç de az değil.

Düzce Karasu’da depremi yaşayan vatandaş İHA’ya yaptığı açıklamada, deprem sırasında dışarıda olduğunu belirterek, “İnsanlar koşuyordu, ben bağıramadım bile. Deprem de aklıma gelmedi zaten, başka bir şey sandım. 1999 depremi gibi değildi, bambaşkaydı” ifadelerine yer veriyor. Peki, deprem anında niye donuyoruz ve bunun önüne geçmenin bir yolu var mı?

Uzman Psikolog Farika Teymur Artır, varlığımızı tehdit eden bir durum karşısında üç türlü tepki verdiğimizi belirterek, “Ya savaşırız, ya kaçarız ya da donarız” demekte. Tavşanlara da ışık gösterildiğinde donduklarını ya da bazı hayvanların duruma uyum sağlamak için renk değiştirme reflekslerine sahip olduğunu aktaran Artır, “Donmak biyolojik yapımızdan kaynaklı bir refleks, en ilkel tepkimiz” ifadelerine yer veriyor.

Artır, donakalmanın biyolojik yapımızla alakalı olduğuna ancak insanların gelişen varlıklar olarak zamanla ne tepki vereceğini öğrendiğine işaret ediyor. Böylesi durumlarda kendi lehimize en iyi tepkiyi vermeyi öğrenebildiğimizin altını çizen Artır, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Tehdit edici olaydan sonra ‘Ne yapsaydım iyi olurdu’ diye düşünüp, daha sonra benzer olayla karşılaştığımızda bu düşünceye dayanarak daha doğru refleks verebiliyoruz. Bu düşüncelerimizi ve doğru davranışları başkalarıyla da paylaşıp onlarda da farkındalık meydana gelmesini sağlayabiliyoruz. AFAD çalışmaları bundan dolayı çok önemli.”

Uzman psikolog Alanur Özalp ise donakalmaların travmatik yanına dikkat çekiyor. Daha önce depremi yaşayan ve korkan insanların, deprem anında önceki korkuları anımsadıklarına ve bu kişilerin böylesi anlarda donakalmasının doğal bir tepki olduğuna vurgu yapıyor. Özalp, hatta bazı kişilerin daha önceden bilinen duygulardan ötürü gözlerini kırpamayacak şekilde donduğunun görülebildiğini dile getiriyor. Daha önceden ağır olaylar tecrübe edenlerin de deprem anında donabildiğini aktaran Özalp, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Trafik kazasında yaralanmış ya da evladını kaybetmiş kişiler de depremin etkisiyle o olayları anımsayabiliyorlar. Ayrıca depresyon geçirmekte olan kişilerde de deprem anında donma görülebiliyor.

Deprem anında vatandaşların kalp krizi geçirdiğine ya da camdan atladığına sık sık şahit oluyoruz. Son depremde de evden çıkmaya çalışan 48 yaşındaki Hikmet Çelebi kaldırıldığı hastanede beyin kanaması sonucu hayatını kaybetti. Ayrıca 63 yaşındaki Sevim Çengel de kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

“24 saat”

Bənzər məqalələr

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Başa dön tuşu